Gökhan Saç(Sami)nin mezarı nerede..? Bunu sorduk. Konuşmuyor. Susuyor. Konuyu dagıtmak içın ilgisiz konularla soruyu bulanıklaştırmaya çalısıyor.Yoldaşımızın mezarının nerede oldugunu söylese,neden öldürüldügünü soracagımızı bilıyor.Gokhan Saç( Sami) yoldaş neden öldürüldü? Devrimci katili MİHRAÇ URAL bu sorulara cevap verecektir.
12 Eylül öncesı dönemin faşist katilleri arasında FERHAT TÜYSÜZ diye bir paranoyak vardı: Eylül öncesı dönemin devrimcileri, bu katil ismi çok iyi tamırlar. “ Canımız sıkıldı bir devrimci öldürelim dedik, öldürdük” diye gazetelere manşet olmuştu. İçimizdeki katil MİHRÇ URAL, FERHAT TUYSÜZ’ün “ bizim cephe”deki versiyonudur.Aynı şeyi yaptılar.İkiside devrimcileri katletmekle “ünlendi”.Aralarındaki tek fark, birincisi rastgele devrimci demokrat insanlari öldürürken,MİHRAÇ URAL,öne çıkmış, militan devrimcileri öldürdü,öldürttü. Öldürtemediklerini tuzaga düsürterek yakalattı. Daha da olmazsa, polis’dir,MİT ajanıdır diyerek karalamaya kalktı. Neden yaptı? Niçin yaptı? Amacı neydi? Eskide bilinmezdi. Artık biliniyor. Maskesini kısa zamanda düşürdük. Devrimci katilidir. Polis işbirlikcisidir.Surıye hesabına çalışan,içimize sızmış bir ajan müsveddesidir.
Sami yoldaş neden öldürüldü? Soruyoruz, cevap vermiyor. “...yanlarına üç beş kisi almışlar benimle ugraşıyorlar” diyor. “Lider”doguran bir ana’dan dogma,lider dogurtan, URUBA direnişcisi bir baba’dan oldugunu anlatıyor. Bu yazıları okuyanlar ne düşünüyor? Bir kısmı, YALÇIN KÜÇÜK’ün değerlendirdigi gibi ‘megaloman’ oldugunu söylerken, onu tanıyan bir başka kesim de,’’...ne yazıyorsa yalan yazıyor’’ dıye gülüp geçiyor,’’ cıddıye alınmaması’’ gerektigini söylüyorlar. Her iki degerlendirmenin de dogruluk payı mutlaka vardır.. Bununla beraber, her iki degerlendirme de eksiklidir. Megaloman yada yalan yazıcısı olmasının yanında, pis bir amacı’nın oldugunu da bilmek gerekiyor. Bu katil’in asıl amacı bilinmeden, yaptıgı sapkınlıkların nedeni anlaşılamaz ve gercek yüzü desifre edilemezdi.Bugüne kadar yaptıgımız da budur.
Bundan birkaç gün önce, örgütümüzün ANTAKYA örgütlenmesinin ilk oluşumundan bugüne degin inanç ve kararlılıgından hicbir şey kaybetmeden bugünlere gelmiş,bölgesinde herkesin severek saygı duydugu bir yoldasla konuşurken, aynı seyleri söyledi.”..boşuna meşhur ediyorsunuz bu adamı, her yazdıgı yalan,söyledigi hiçbir şey gerçek degil, bu adam ajan falan da değil, herseyi kendisi için,kendi çıkarları için yapar” dedi.Dogru söyledigini fakat degerlendirmesinin eksik oldugunu anlattım. “...Biz Sami yoldaş’ın neden öldürürldügünün peşinı bırakmayacagız,bunun hesabını soracagız. Sami yoldaşın üzerinde tüm işkence yöntemleri denenerek katledildi” diyor. “...Herşeyi kendi çıkarları için yapar” diyen yoldasa,” Sami’nin akıl almaz işkencelere maruz bırakılarak katledilmesındeki çıkarınınn ne olabilecegini” soruyorum, bilmiyorum diyor. Tek tek parçaları birleştirerek bütüne gitmedem asıl sorunun kavranamayacagı anlaşılıyor.
MİHRAÇ URAL ihaneti: THKP-C ACİLCİLER örgütünün tasfiyesini amaç ediniyordu.
Dikkat ediniz,12 eylül öncesı,kitlesel örgütlülügümüzün en güçlü oldugu alan sayılan ANTAKYA’da, ciddi sayılabilecek hiçbir polis operasyonu ile karşılaşmadık. 77 Agustos darbesi öncesinde,ülke çapında fotograflarımız çekilmek suretıyle takip edildik. İstanbul ve dıger bolgelerdeki takip, tüm yönleriyle biliniyor. Aynı dönem ANTAKYA’da da takip ediliyorduk( Erkan Ulasan yazılarında anlatılıyor)Buna karşın, bu bölgede operasyon olmadı. 77 opersyonun da olmadigi gibi, 79 operasyonlarinda da bu bölgeye dokunulmadi. Bunlar tesadufi olarak degerlendirilemez.neden olmadı...? Neden tüm bölgelerde üst üste operasyon yapıldıgı halde, Antakya bu operasyonlardan ayrı tutuldu. SAMANDAG zıraat bankası kamulaştırma eylemi üzerine yapılan operasyon dısında, bu alanda cıddı hiçbir operasyonla karşılaşmamış olmamız anlamlı degil mi...?
M. Burgaz, MİHRAC URAL ile birlikte yakalandı. Antakya’da degil, ANKARA’da yakalandılar.M. Burgaz “ ...Yakalandıgımız zaman takip edildigimizi biliyorduk” diyor.M.Burgaz, bu operasyonda yakalanmasına ragmen hiçbır suçlamayı kabul etmedi ve serbest bırakıldı. “ Ser verip sır vermedim” diyen MIHRAÇ URAL’ın, iddia edilen suçlamaları kabul etmeyerek direnen M.Burgaz’a “...KABUL ET BIRSEY OLMAZ” diye bagırdıgını,M.Burgaz’ın anlatımlarından ögreniyoruz. MIHRAÇ URAL, “ sır”larını polise vermiş ama o sırları örgütümüze vermemiştı.. Örgütümüze vermedigi” sır “; Nebıl Rahuma’ya gönderilen ve Nebl’i tuzaga düsürterek yakalatan “pusula”larda gizliydi. Nebil yoldaş bu “sır”ı çocukluk arkadaşı, yoldaşı E.Ulaşan’a anlattı. E.Ulasan’da kamuoyuna duyurdu.
Tekrar edıyorum. 12 eylül öncesı dönemde Antakya’da ciddi hiçbir polıs operasyonu yapılmamıştır. Neden...? Bu durum, adı geçen bölgedeki örgutlenmenin, diger bölgelerden daha iyı örgutlendigi ve gizlilik kurallarını daha iyi uyguladıgı tezleriyle açıklanamaz. Öyle olmadıgını hepimiz biliyoruz.
MİHRAÇ URAL denetiminde olan bu bölgenin korunarak,MIHRAÇ’ın denetimi dışındaki bölgelerin, MİHRAÇ’ın denetimine girmesi mi amaçlanıyordu...? Sonraki gelişmelerden, amacın bu oldugu anlaşiliyor.
77 agustos darbesi,basta İstanbul olmak üzere örgütsel hiyareşiyi önemli oranda zaafa ugrattı. Zaafa ugrayan ve yönetici kademelerinde meydana gelen ciddi boşluklar,Mihraç ural tarafından görevlendirilen,çocuk yaşta tecrübesız ve teorık düzeyi son derece sıg, sıradan sempatizanlar’ın “sorumlu” olarak atanmasıyla, sözümona telafi edildi.TACETTIN SARI ismindeki SURIYE AJANI bu dönemde, ürgütümüzün TURKİYE SORUMLUSU olarak ilan edildi. Ve MİHRAÇ URAL bu sürecin tamamlanmsından sonra göstermelik olarak yakalandı.
MİHRAÇ URAL, kısa zamanda tahliye olacagını düsünmekteydi. Engin Erkiner ve Ali Sönmez’in Sagmalcılardan fırar etmesinden sonra,hapıshaneden Istanbul’a yazdıgı bır not’ta; ” yakında tahlıye olacagım ne dersiniz kaçmama gerek varmı?” diye soruyordu. “ Kacmama gerek varmı” diye soruyordu çunkü; kaçması icin, Adana’daki yoldasların yogun baskısı altındaydı. Ne garip.. Daha sonra Katlettigi ALİ ÇAKMAKLI yoldaş ,bu sureçte kendisinin kaçırılması icin cezaevi gardıyanlarına verilmesi gereken para’nın temin edilmesine çalışıyordu. O şimdi, “ Sagmalcılarda kacma sıramı nebıl’e verdim” diye yalan yazmaya devam etsin. Artık kimseyi kandırabilecek durumda olmadıgını iyi biliyor.Mıhrac Ural’ın, hic istemedigi halde kacmak zorunda kalışının “öyküsünü” daha sonra ‘ destanlaştırarak’ anlatması ıse tam bir komedi. O dönem, ADANA cezaevi’nin tam bir yolgecen hanı oldugunu bilenler bu öyküye gülüyorlar.
Mihraç Ural’ın, polıs işbirligi bu kaçışla birlikte bitmiş, “anlaşma feshedilmiştir”.
31 Temmuz 1980 tarihinde, Adana cezaevinde kaçmak zorunda kalan Mihraç,neden Turkiye’de kalmamıştır ? Kaçış tarihine özellikle dikkat ediniz,Türkiye’deki kitle hareketlerinin doruk noktasında seyrettigi ,devrimci mücadelenin en yogun oldugu dönemdir. Hiç bir devrimcinin yurt dışına çıkmayı aklının ucuna dahi getirmedi bir dönem. Her fırsatta “ önder “ oldugunu tekrarlayan bu adam, neden Turkiye’de kalarak örgüte önderlik etmemiştir? Hiç kimseye haber vermeden dogrudan SURIYE’ye gitmiştir? Cevabı çok basit.Turkiye’de kalamazdı, çünkü; Kaçmak zorunda kalmıştı ve korku içindeydi, anlaşmanın kurallarına uymamıştı. Yeniden yakalanması durumunda, televizyonlarda itirafa zorlanacagı riski vardı. Bu nedenle Turkiye’de kalamadı ve dogruca SURIYE’ye gitti.
MIHRAC URAL’ın Suriye’deki konumu ve konumlandırılışına ilişkin tekrar tekrar yazmaya gerek yok. Bunlar tarafımızdan biliniyor. Burada dıkkat çeken onemli birkac nokta var.
Suriye’deki MIHRAC URAL’in, birkac ay gibi, kisa bir zaman içersinde Surıye vatandaşlık kimligini alısı,( onbinlerce Kürt vatandaşının onyıllardır vatandaş sayılmadıgı ve kimliksiz yaşadıgı biliniyor) Türkiye sınirında, turistik bir kasaba’da konumlandırılısı ve Cemil Esad’la iliskileri enine boyuna tartısıldı. Hiç kuşku yok, iliskiler yumagi gözden gecirildiginde, bu pis iliskinin, 1976 ortalarına kadar uzandıgı görülüyor. Bilinmeyen bir konu var. MİHRAÇ URAL’in, Türk polisiyle iliskisi, Suriye iliskisinin Türk polisi tarafindan tespit edilerek, bunun bir şantaj olarak kullanılarak mı isbirligine zorlandigi ve örgütün Türkiye kanadının bu nedenle mi tasfiyesi konusunda anlasıldıgıdır. Nebil Rahuma yoldasın yakalatılarak, Ali Cakmaklı yoldaşın, bu anlaşma neticesinin bir sonucu olarak mi katledildigidir.Mihrac Ural’in bu yönünü bilenlerin konuşması gerekiyor. 1987 tarihinde, Paris’de yaptıgımız geniş katılımlı orgüt toplantısında, MİHRAÇ URAL için “...Bu adam azılı bir faşısttir.” diyen ALİ SÖNMEZ, simdilik konuşmadigina göre , konu hakkında bilgisi olan diger yoldaşların konuşması gerekiyor.
Mihrac Ural, Suriye’deki ilk bir yılını, ilişi kurabildigi her yere haber göndererek, uzanabildigi herkesi Suriye’de toplamakla geçirdi. Herkesin Suriye’de toplanması icin büyük çaba sarfetti. Suriye’ye toplanan yoldaşların gücünü kullanarak konumunu saglamlaştırarak, kendisini daha rahat pazarlayabileceginin farkındaydı. Bu nedenle; Türkiye’ye geri dönmek isteyen yoldaşların önünü kesmek,onları göndermemek icin şantaj ve tehdit etmek de dahil, her yömteme başvurdu. Geri dönmek icin ilk israrlı olan GUNAY KARACA yoldaşın öldürülmek istenmesinin nedeni budur. MÜNTECEP KESICI( ŞIH) yoldaş bu nedenle provakosyana AHMET ÇOLAK,örgütümüzün yetkili organlarının tüm uyarılarına karşın, uzun,geniş ve getirilerek katledildi. Türkiye’ye dönmek icin sımırı geçmeye çalışırken, nasil ve kimler tarafından öldürüldügü hala karanlık olan AHMET ÇOLAK için, CEPHE dergisi, ekim kasim 1982 tarihin”de yazdıgı: ’’..Örgütümüzde yaşanan bunalımdan etkilenen esnek duüşünmekten yoksun,birlikte hareket ettigi darkafaı zorlamaları sonucu Türkiye’ye dönme durumunda kalıyor. Dönerken jandarmaların pususuna duşerek öldürülüyor’’ sözlerine kimse inanmıyor. AHMET ÇOLAK yoldasın akibeti, kimler tarafından öldürüldügü bilinmiyor.
Çok önemlidir. Suriye’den,Türkiye’ye dönmek isteyen yoldaşların sesleri yükselmeye basladıgı her defasında, Daha once ciddi olarak hic bir operasyonun yapılmadıgı ANTAKYA’da, peşpeşe operasyonlar yapılmıştır. Birincisinde 50 kisiden fazla, ikincisininde, toplam 81 kisi yakalaniyor. Operasyonların başlama tarihi ile Suriye’deki yoldaşların örgütten ayrılma pahasına geri dönmek icin hazırlandıklari tarihler çakışıyor. Kuşkular hakli olarak artıyor. Geri dönüsleri engellemek icin ‘’tehdit ve şantajlar’’in yetmedigi yerde “ ihbar” furyasinın başladigi dilden dile dolaşmaya başlıyor. ‘’...Türkiye’nin güvenlikli’’ olmadıgı, bu nedenle ‘’dönülmemesi’’ gerektigi mi soylenmek isteniyordu. Bu soruların mahatabı olan MIHRAC URAL susmaya devam ediyor. Her zamanki klasik yöntemlere başvurarak baska şeylerle sozumona konuyu dagitmak istiyor.
Hani nerede ‘’ akın akın örgütümüz saflarına katılan’’ devrimciler? Hani nerede,’’parti okulunda egitilen binlerce militan’’ Bunları yazan, MIHRAC URAL şimdi susuyor. ‘’..Kac kisi oldugumuzu sormayın’’ diyor.Soranlar degil,sormayanlar utansın. 30 küsür senedir örgütümüzün ismini kirleterek 2 kişi kalmış kalmasına ragmen hala “lider” oldugunu utanmadan söyleyen bu hastalıklı ınsan müsveddesinin çirin yüzünü bildikleri halde susanlar utansın.
Parti okulumuz diye onlarca yoldaşın, günler boyu çalışarak inşa ettigi bina’nın, bugun, çok katlı bir OTEL olarak kullanıldıgını bilmeyen mi var. Parti okulu’dur diye inşa edilip bugun TURİSTİK OTEL olarak kullanilan bu bina’nın yanıbaşında,TRABLUS’da Filistinliler tarafindan öldürülen yoldaşların mezarları var.Hanna Maptunoglu yoldaş burada yatıyor. MİHRAÇ URAL utanmıyor. TURİSTİK OTEL olarak kullanarak para kazandıgı bu bina’nin balkonuna çıktıgı zaman, yoldaşların mezarlarını gördügünde içinin sızlamadigına eminim. GÖKHAN SAÇ( SAMI) yoldaş,büyük bir ihtimalle buraya yakin bir alanda gömülüdür. Oner Odemis gibi, C. AYHAN’in yanında çek-senet işlerinde ayakçılık yapmiş, ne idugu belirsiz kişilerle bu otelde raki sofralari kurdururken, çirkin surat’ı kararmiyor, pis yüregi sızlamıyor, kanlı elleri titremiyor mu? İçimizdeki ihanet hala susuyor. GÖKHAN SAÇ yoldaşı neden öldürdün...? mezarı nerede...?
İbrahim Yalcin.
Abonnieren
Kommentare zum Post (Atom)
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen