SAMANDAĞ ZİRAAT BANKASI EYLEMİNİN HIRSIZINI DA YAKALADIK...
Hapishane günlüğü yazı dizisine, kaldığım yerden devam edeceğim. Bundan önce, bize ulaşan yeni birtakım bilgileri de, okuyucularla, ve özellikle de Acilcilerle paylaşmayı da elbette sürdüreceğiz.
Bilindiği gibi, son iki senedir özellikle tekrar tekrar soruyorduk. Sorumuz açık ve netti.
26 Ocak 1978 tarihinde Samandağ Ziraat bankasının kamulaştırılması eyleminde el konulan 2.5 milyon TL’nin örgüte aktarılmadığını, kaybolduğunu bu paranın kim veya kimlerde olduğunu öğrenmeye çalışıyorduk.
33 senedir cevap verilmeyen, ciddi hiçbir açıklama yapılmayan bu konunun üzerindeki sis perdesini de büyük oranda aralamış bulunuyoruz.
Samandağ hırsızları artık biliniyor..
Hatay’ın Samandağ ilçesi Ziraat bankası’nın günlük hasılatına (2.5 milyon TL) örgütümüz adına el konulması eyleminden hemen sonra başlayan polis operasyonuyla, adı geçen dönemde Adnan DEMİR ile nişanlı olan Gülperi K.’nın evinde, bankadan alınan ve Adnan tarafından Gülperi’ye verilen 300 bin tl yakalanmıştır. Bunun dışındaki kalan paraların akıbeti bugüne kadar belli değildi. .
‘’Güney bölgesinde her şey benden sorulur’’ diyen Mihrac Ural’a, bu paraların nerede olduğu sorusu defalarca sorulmuştur. Her defasında da, haberinin olmadığı(!) ya da eyleme katılanların bu paraları örgüte aktarmadıklarını söyleyerek, ciddi bir açıklama yapmamıştır.
1975 sonlarından itibaren örgütlü mücadele içersinde bulunan, Samandağ eyleminin ardında, evinde yakalanan bu para üzerine tutuklanarak 3 yıl Mamak’ta hapis yatan ve 1981 nisan ayında tahliye olan Gülperi K ile Samandağ olayının iç yüzünü konuştuk.
Gülperi K. Samandağ eyleminde alınan paraların, Adnan Demir ve İrfan Ural tarafından, Adnan’ın baba evi civarında bir kuyuya gizlendiğini, hemen ardından Adnan ve İrfan’ın da, yine Adnan’ın baba evine ait bir kulübede yakalandıklarını, bu yakalanmanın ardından Adnan’ın ağabeyinin, kuyuda saklanan bu parayı aldığını ve uzun süre kullandığını anlattı.
Gülperi K. hapishanede bulunduğu süre içersinde, bu para konusunun çok konuşulduğunu, hatta konuyla ilgili olarak değişik yoldaşlar tarafından, yer yer kendisine karşı da tavır alındıgını anlattı.
1981 yılında Mamak cezaevinden tahliye olduktan sonra ilk iş olarak, Adnan Demir’in Trakya’da bulunan ağabeyinin evine giderek bu parayı istediğini ve 480.000 TL’yi Adnan DEMİR’in ağabeyinden alarak, Zafer GÜNDOĞDU’ya bizzat eliyle verdiğini anlattı.
Bir süre sonra’da yine Gülperi’nin çok yakını (aileden biri) üç kez daha Adnan’ın ağabeyinden para aldığını ve bu paralarında da örgüte aktarıldığını anlatıyor. Üç kez daha alınan alınan paranın miktarı ve kime verildiğini öğrenerek bildireceğini anlatıyor.
Gülperi K, kendisinin aldığı 480.000 TL’yi, Zafer GÜNDOĞDU’ya verdikten sonra Suriye’ye gitmiştir. Suriye’ye ilk giden bayan yoldaşlardandır. Suriye’de, Basit Baas Partisi sorumlusunun evinde üç ay kalmıştır. Bu süre içersinde örgütte yaşanan ayrılık sürecine ve bu süreç içersinde yaşanan pis ilişkilere bizzat tanıklık etmiştir.
Müntecep KESİCİ ve Günay KARACA’nın birlikte hareket ederek Mihrac Ural’a tavır aldıklarını, bu yoldaşlara ve bunlarla sohbet eden, selamlaşan herkese potansiyel suçlu muamelesi yapıldığını, şaibeli olarak sorgulandıklarını, Müntecep’le konuştuğu için, kendisinin de Mihrac tarafından sorguya çekildiğini anlattı.
1982 Nisan ayında Suriye’den Yunanistana geçen ve örgüt sorumlusu olarak bir süre Yunanistan’da bulunduktan sonra, yaşadığı ilişkiler sonucu bu insanlarla bir yere gidilemeyeceğini görerek ilişkilerini asgariye indiren Gülperi yoldaş, Zafer Gündoğdu tarafından tehdit(!) edildiğini ve kendisine ‘’hastir be’’ diyerek tehditlerinden çekinmediğini de gülerek anlatıyor ve ‘’bu insanlar gerçekten çok cahil ve kişiliksiz insanlardı’’ diye bahsediyor.
Gülperi’nin üzerinde önemle durduğu bir başka konu da, Müntecep KESİCİ yoldaşın öldürülmesi olayıdır.
Müntecep yoldaş ile Gülperi çok önceden (Antakya’dan) birbirlerini tanıyorlar. ‘’Heyecan dolu, atılgan ve elinde her iş gelen çok değerli bir yoldaşımızdı’’ diye bahsettiği Müntecep KESİCİ’nin öldürüldüğü sırada Yunanistan’da olduğunu anlatan Gülperi, Suriye’de, Müntecep’le konuştuğunu, dikkatli olması gerektiğini, bu adamların (Mihrac ve çetesini kastediyor) kendisini yaşatmayacakları konusundaki kuşkularından bahsediyor. Yunanistan’da, Müntecep’in öldürüldüğü haberini duyduğu zaman bundan çok etkilendiğini ve 1983 mayıs ayında Yunanistan’a gelen Kemal BAYRAM (Salih hoca) nın, Müntecep olayını anlatırken kullandığı bir cümlenin kendisini şok ettiğini ve bu söz üzerine örgütle olan tüm ilişkilerini kestiğini anlatıyor.
Gülperi yoldaş’a, Kemal BAYRAM’ın, Müntecep KESİCİ yoldaş için ne söylediğini soruyorum. Kemal BAYRAM’ın kendisine, Müntecep’in kurşunu yediği zaman altına sıçtığını, biz adamı böyle yaparız’’ dediğini anlatarak, bu söz üzerine ‘’koptum’’ diyor..
Gülperi’ye, Mihrac Ural ve çetesinin, bugünlerde ‘’yoldaş’’ diye hitap ettiklerini anlatıyorum. ’’yanlışlıkla’’ öldürüldüğünü söylediklerinden söz ediyorum. Gülüyor.
Gülperi K. ile Mihrac URAL’ın nerede ve nasıl yakalandığını da konuşuyoruz.
Gülperi K. Şubat 1978’de kendisinin, Adnan Demir ve İrfan Ural’ın yakalandıklarını, kısa zaman sonra’da (yine Şubat ayında) A. Fuat Çiler’in, ardından Mehmet Avan’ın yakalandığını ve Mihrac URAL’ın da SAMSUN’DA yakalandığını anlatıyor. ‘’Ben onun Ankara’da değil SAMSUN’da yakalandığını ve hiç bir işkence görmediğini taa o zamandan biliyordum’’diyor. Bunu, nasıl ve kimden duyduğunu soruyorum. Emin olmamakla birlikte ‘’Adnan DEMİR’den, ya da, Adnan’ın aile çevresinden duyduğunu’’ anlatıyor.
1975 yılı sonlarından itibaren 1983 tarihine kadar, Niğde ve Antakya’da bir çok yoldaşı örgüte kazandıran, onların eğitim sorunlarıyla ilgilenen, örgütlenmeden, diğer her türlü faaliyetlere kadar bu örgüte emek veren ve en sonunda ‘’bu örgütlenme bana bir şey vermedi ve beni geriletti’’diye bahseden Gülperi yoldaşla yaptığım sohbetten sonra, Samandağ olayının iç yüzünü ve Mihrac URAL’ın bu güne kadar örgüte söylediği yalanların nedenlerini bir kere daha teyit etmiş oluyorum.
Müntecep Kesici yoldaş’ın kaza ile değil de bilinçli bir yönlendirme sonucu katledildiği biliyorduk. Kemal BAYRAM’ın Gülperi yoldaşın örgütten ayrılmaması için gözdağı vermek için, ‘’ Müntecep kurşunu yediği zaman altına sıçtı’’ diye söz etmesi, bu namussuz kişinin, son zamanlarda ortaya çıkarak, Mihrac Ural savunuculuğuna soyunmasının da, nedenlerini anlatmak açısından son derece ilginçtir.
Bunlar ip cambazlarıdırlar. Bunlar, birbirlerine karşı GEBE insanlardır. Bunlar birbirlerini savunmak zorundadırlar. Birbirlerinin yüzüne ancak bu şekilde bakabilirler. Bunlar, bu örgütlenmenin yüz karalarıdır. Bunlar, devrimci hareketin dönekleri ve hainleridirler. Bunlar, devrimcilerin katilleri ve katillerin suç ortaklarıdırlar. Bunlar HIRSIZDIR.
Zafer GÜNDOĞDU’yu bu örgütün Türkiye örgütlenmesinde tanıyan var mı?
Zafer GÜNDOĞDU’nun kendisi yazıyor. 1979 tarihinde Konya cezaevinde, bir pavyon kavgasında adam yaralamaktan dolayı hapis yatarken Mihrac URAL ile tanışıyor. Hapisten çıktıktan sonra, Tacettin SARI Suriye’ye gönderiliyor ve yerine hiç kimsenin tanımadığı, bilmediği Zafer GÜNDOGDU, sözüm ona örgüt sorumlusu(!) olarak lanse ediliyor. Örgüte değil, örgüt içersinde bir takım insanlara söyleniyor. Buradaki amaç, Suriye’ye kaçan Mihrac URAL’ın, Türkiye’de kalan örgüt paralarını, örgütle hiçbir alakası olmayan Zafer vasıtasıyla kendisine aktartmaktır. Zafer’in, sorumlu(!) olarak bir kaç kişiye tanıtılmasının amacı budur.
Bu nedenle, KAYSERİ Ziraat bankasında el konulan paralardan 300.000TL Zafer’e veriliyor.
Samandağ Ziraat bankasından alınan paralar üç sene sonra Zafer’e aktarılarak, Zafer vasıtasıyla Mihrac’a gönderiliyor.
Suriye’de ‘’ot yiyerek dağlarda aç susuz dolaştım’’ diye Mihrac URAL’ın yalancı bir hırsız olduğunu bundan daha iyi anlatmanın başka bir yolu var mı?
İbrahim Yalçın
Abonnieren
Kommentare zum Post (Atom)
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen