Sonntag, 28. Juni 2015
MİHRAC URAL VE BURSA GENELEVİ
Gözaltında iken örgüt arkadaşlarına polisle birlikte işkence yapan tipler az da olsa görülmüştü. Gözaltında iken polisin geneleve götürdüğü bir tip ise görülmemişti. Adam o kadar değerli bir hizmet veriyor, o kadar ileri bir işbirliği yapıyor ki, Bursa’da gözaltında iken polis onu geneleve bile götürüyor.
Mihrac Ural’ın polisin genelev hizmeti bile verdiği bir kişi olduğu yıllar sonra nasıl ortaya çıkarıldı?
Anlatayım…
İlk adım Mihrac Ural’ın ifadem diye sunduğu belgenin sahte olduğunun ortaya çıkmasıydı. Nebil Rahuma, “Mihrac Ural’ın bana göndermiş olduğu yazlı notla yakalandım” demişti. Bu durum ifadede yer almıyordu.
Panikleyen Mihrac Ural hemen açıklama yaptı:
“Biz iletişim kurarken not kullanmazdık.”
Bunun üzerine Mehmet Avan açıklama yaptı:
“Sen bana not yazıp İstanbul’a götürmemi istememiş miydin?”
Mecburen sustu ama panik sürüyordu.
“İki çeşit polis ifadesi olmaz” dedi.
Mehmet Avan, polisin kendisine işbirliği teklif ettiğini, ifadeni düzenleriz dediğini, kabul etmediği için de on yıl hapis yattığını açıkladı.
Derken Bursa konusu patladı…
Mihrac Ural, Bursa’da sorguya çekilmiş, Eşber ile Bursa’da bulunmuştu.
İnkar edemedi. Bursa’da takip altındaydım, fotoğraflarım var, dedi.
Polis ifadesinde Bursa’nın adı geçmiyordu. Bize de Bursa’dan hiç söz etmemişti. Bursa’da sorguya çekiliyorsunuz ve ifadenizde Bursa kelime olarak bile bulunmuyor.
Mihrac Ural’ın polis ifadesinin düzmece olduğunun yeni bir kanıtı da buydu.
Derken Mihrac Ural gözaltında iken yerel gazetede fotoğrafının yayınlandığı bilgisine ulaştık. Genelev önünde sıra beklerken fotoğrafı yayınlanmıştı.
Sorduk. Yıllar sonra da olsa gerçek durumunun ortaya çıkmaya başlaması sonucu panik içindeydi. Kabul etti. Her şeyi bulabileceğimize inanmaya başlamıştı. Geneleve gittiğini ancak kimliği olmadığı için giremediğini açıkladı.
Vay be! dedik. Ne demek şimdi bu?
Ülke çapında arandığını iddia eden bir kişi kimliksiz dolaşıyor. Genelev önünde sırada beklediği tarihte gözaltında olması gerekiyor. Bunun tek açıklaması bulunuyor: kimlik, Bursa polis merkezinde bulunuyor. Polis, Mihrac Ural’ı geneleve götürüyor, ama kimlik unutulduğu için içeri giremiyor.
İnkar edersem fotoğrafı burnuma dayarlar diye korktuğu için gerçeği kabullenmek zorunda kalmıştı ve bu kabulle polisle gerçekleşen ileri işbirliğini de bir kere daha itiraf etmiş oluyordu.
İşbirliği o kadar ileri düzeyde ki, polis Mihrac Ural’a genelev hizmeti veriyor!
Bence yanlış yapmışlar…
Bu kadar değerli bir işbirlikçi için Emniyet Müdürlüğü’ne kadın getirseler daha iyi olurdu.
Belki daha sonra bunu da yapmışlardır, bilmiyoruz…
Polis sunduğu hizmetlerden o kadar memnun kalıyor ki, Mihrac Ural’ı geneleve bile götürüyor.
Vay be! Çok şey görülmüştü ama bu kadarı görülmemişti…
Daha fazla bilgi edinmek isteyenler Mihrac Ural’ın ihanetleri ve örgüt içi cinayetleriyle ilgili olarak 25 değişik kişi tarafından yazılmış ayrıntılı yazıları okumak için www.enginerkiner.org a bakabilirler.
Freitag, 26. Juni 2015
MİHRAC URAL'IN HAKKINDAN NASIL GELDİK?
Sosyalist hareketin dünya tarihini ayrıntılarıyla bilmiyorum. Bu nedenle de “Acilciler’in Mihrac Ural’ın hakkından gelmesinin eşi benzeri yoktur” gibi fazlasıyla iddialı bir belirlemede bulunmayacağım. Ama şunu söyleyebilirim: varsa bile böylesi çok az örnek vardır.
Mihrac Ural 25 yıl kendisini THKP-C (Acilciler)’in Genel Sekreteri olarak lanse etti. Uydurmadır. THKP-C kökenli örgütlerde genel sekreterlik diye bir makam yoktur, sadece genel komite vardır.
Burası önemli değil…
Mihrac Ural 25 yıl boyunca ya da çeyrek asır boyunca genel sekreter oldu. Sonra bana saldırmaya başladı. enginerkiner.org sitesini kurdum ve bu tipin örgüt içi cinayetlerini ve diğer suçlarını açıklamaya başladım. Çok sayıda insan bu sitede yazı yazdı. İbrahim Yalçın, İrfan Dayıoğlu, Haydar Yılmaz gibi örgüt yöneticilerinden tutun daha alt kadrolara kadar çok sayıda insan Suriye’de ve diğer yerlerde yaşadıklarını anlattı.
Mihrac Ural’ın içimize sızdırılmış bir Muhabarat ajanı olduğu zaten kuvvetle tahmin ediliyordu.
Arkasından 1978 operasyonunda yakalandıktan sonra MİT ile anlaşarak ifadesini düzenlettirdiği ve değişik operasyonları geri plandan hazırladığı ortaya çıktı.
Derin bir kompleks içinde olduğundan sürekli olarak nasıl işkence gördüğünü anlatırdı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde Mihraç Ural ile birlikte bulunan başka örgütten (Partizan) bir arkadaş, Adliye Sarayı’na birlikte götürüldüklerini ve Mihrac Ural’ın işkence filan görmemiş olduğunu açıklayacaktı.
Ardından başka açıklamalar geldi.
Ali Çakmaklı ve Müntecep Kesici’nin Mihrac Ural tarafından öldürtüldüğü biliniyordu. Buna Hanna Maptunoğlu ve başka isimler eklendi.
Mihrac Ural’ın önce bütün suçlarını ortaya çıkardık, ardından devrimci hareketle ilişkisi kesildi ve Acilciler arasında yandaşı kalmadı.
Bütün amaçlarımıza ulaştık. Bu kadarı bize yeterdi.
Ardından Reyhanlı katliamı ve bu katliamda Mihrac Ural’ın oynadığı rol ortaya çıktı.
Reyhanlı katliamından sonra 20 yıldır genel sekreteri olduğunu iddia ettiği Acilciler örgütünün adını ağzına alamaz oldu.
Bu iş de böylece bitti.
25 yıl sonra böyle bir başarıya ulaşılması pek rastlanan bir olay değildir.
Tabii adamın içine kötü oturdu.
Bana polis dermiş, itirafçı dermiş…
Desin efendim…
Yazık sana, başka ne diyeyim…
Bir polis, bir itirafçı seni ne hale soktu!
Bütün amaçlarımıza ulaştık, önemli olan budur.
Acilciler denildi mi ilk hatırlanan isim benimkidir.
Normali de budur.
Bu hatırlama yapılan bir sürü iş temeli üzerinde yükselir.
1982 yılında Suriye’nin hizmetine sokulmuş bu örgütten ayrıldığımda da politik büro üyesiydim.
25 yıl sonra alana döndüm. Örgüte dönmedim çünkü iddianın aksine böyle bir örgüt artık mevcut değildi. Ve arkadaşlarla birlikte Mihrac Ural’ı beş yıl boyunca kaçtığı son deliğe kadar kovaladık.
Ve konu kapandı!
Kendisi istediği kadar çırpınabilir, umurumda bile değil!
Hep birlikte büyük başarı kazandık vesselam…
Engin Erkiner
Abonnieren
Posts (Atom)